lk romanlarm, yllk izinlerimde austos-eylül aylarnda Toros Dalar'nn doruklarnda olan köyümüzde yazdm. Köyümüz, çam ormanlarnn tam ortasnda bir da yamacna kurulmutu. Yaylalk bir yerdi. Kaldmz bu ev, köyün dnda 1950'lilerde amcamlar tarafndan, ahaptan yaplma eski bir çardakt. Buras âdeta geceleri gökyüzüne aslm ya da gökte ayr, apayr bir gezegen gibiydi. Geceleri bütün Çukurova, "al gözüm seyreyle" misali l ld. Evimiz koca, devasa kayalar arasnda tpk bir tür irbil, yani ku yuvas gibiydi. Önümüzde sra sra ceviz aaçlar, ardmzda ise yer yer kzlck kirazlar ve alabildiine ardç, maz, mee ve çam aaçlar yer alyordu. Her sabah keklik, sincap, karga ya da at sesleriyle uyanyorduk. Çou kez sis ve pusun dalp gitmesi için ta kuluk vakitlerini bekliyorduk. Sözün özü; burada doann bütün özellikleri ve güzelliklerini soluyorduk. Hani baz eyler vardr; anlatlmaz, yaanr sadece. te buras da aynen böyle bir yerdi.
Su, evimize yüz metre uzaktayd. Bize en yakn ev, yaklak yedi yüz metre uzakta derme çatma bir çoban eviydi. Davarclk yapyorlar ve akrabalarmzdand. Oullar, çocukluk arkadam ve adamd. Dier üç komumuz da bizden yaklak bir kilometre uzaktaydlar.
Yusuf da köyümüzden çocukluk arkadamd. Çok ho, cana yakn biriydi. Sanki çok istese de elinden kötülük gelmeyen biri gibiydi. Geçen yllarda bizim süt, yumurta ve benzeri ihtiyaçlarmz karlam, yok yoksul bir aileydi.