Bizleri, lûtf u keremiyle yoktan var eden, saysz mahlûkat içinde en mukerrem varlk kld "insan" olarak yaratan, îman nîmetiyle ereflendiren, "Habîbim" buyurduu En Sevgili Rasûl'une ummet olma bahtiyarln ihsân eden, sozlerin en guzeli Kur'ân- Kerîm'e muhâtap klan Allah Teâlâ'ya nihâyetsiz hamd u senâlar olsun
Zulum ve cehâlet karanlnda kaybolmu, nefsin sultas altnda insanlk vakar ve haysiyetini kaybetmi gonulleri slâm ile buluturan, kulu Rabbine yaklatran, en guzel muallim, en zirve peygamber, emsalsiz ornek ahsiyet, hidâyet rehberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz'e, O'nun Ehl-i Beyt'ine ve ashâbna, sonsuz salât u selâm olsun
Dînin; ak, vecd ve evk ile yaanabilmesi için, Kur'ân ve Sunnet'in, hayatn her safhasna yaygnlatrlmas zarûrîdir. Boyle bir mânevî tekâmulun en muhim vesîlesi de, kalbin "îman muhabbeti" ile donanmasdr. Zira bu muhabbet; Allah ve Rasûl'une itaati, slâm yolunda fedakârca gayreti, tabiî olarak beraberinde getirir.
Muhabbetin menei, "el-Vedûd" olan Cenâb- Hak'tr. O, yaratt her insann kalbine ilâhî muhabbetin tohumunu atmtr. Bu bakmdan mu'minin Hakk'a vuslat yolculuunda en muhim vâstas, yaratlndan gelen bu muhabbet istîdâddr.
Fakat muhabbetin hakîkîsi ve mecâzîsi vardr. Hakîkîsi, Allah muhabbeti; mecâzîsi ise, Allah'tan gayrsna duyulan muhabbetlerdir.
Esâsen, Hak Teâlâ'nn râz olduu olçuler içinde yaanan mecâzî muhabbetler de hakîkî muhabbete birer basamaktr. Yeter ki mecâzî muhabbetler, kalp için son durak olmasn! Zira mal-mulk, makam-mevkî, âile ve evlât gibi -merû da olsa- fânî muhabbet merhalelerinden birine taklp kalarak bunlar Hakk'a vuslat yolculuunda son durak edinmek, Allah muhabbeti için yaratlm olan gonlun ve muhabbet sermâyesinin ziyân edilmesi demektir.
Cenâb- Hakk'a ve O'nun Habîb'ine muhabbet ihtiyacn hissetmeyecek kadar katlam bir kalbin, Allah katnda ne kymet ve erefi olabilir ki? te asl tehlike de; kalbi ve muhabbet istîdâdn, lâyk olmayan varlklara hasrederek ziyân etmektir. Zira her insan, hayatta muhabbet duyduu varln, buna liyâkati nisbetinde bir mânevî seviye elde eder.
Muhabbetin lâykndan baka yerlere sarf edilmesi, âdeta prl prl bir pnarn, bir batakla yahut bir mezbelelie dokulmesi kadar fecî bir durumdur. Nihâyeti Hakk'a varmayan, yanl adreslerde aranp çkmaz sokaklarda hebâ edilen butun muhabbetler, ruh için beyhûde bir yorgunluk ve sklet sebebidir.
Muhabbette nihâî gâye ise, kalbin Rasûlullah r Efendimiz'in muhabbetinde derinleerek "Hakk'a vuslat"a nâil olmasdr. Zira kulu, Allâh'a muhabbet deryâsna ulatracak olan yegâne rahmet ve muhabbet pnar, Peygamber Efendimiz r'dir. Bu itibarla beerî muhabbet merhalelerinde ulalabilecek zirve de, Rasûlullah r Efendimiz'e duyulan muhabbettir. O'na muhabbet ve hurmet gostermeden, Efendimiz'i gerçek mânâda tanmak da, O'ndan lâykyla istifâde etmek de mumkun deildir. Zira tanmak için yaknlamak, yaknlamak için de sevmek arttr.
Ayrca muhabbetin iddeti olçusunde, âk ile mâuk arasnda bir hissiyat benzerlii yaanr. "Kii sevdii ile beraberdir." (Buhârî, Edeb, 96) hadîs-i erîfi de bu kalbî beraberlii ifâde etmektedir. Yani seven, sevgisi nisbetinde sevdiine benzemeye, onun ahsiyetinden hisse almaya balar.
Rasûlullah r Efendimiz'den elde etmemiz gereken en muhim mânevî tahsil, iç dunyamz O'nun gonul dokusundaki hissiyât ile muterek hâle getirebilmektir. Nitekim Rabbimiz, kendi muhabbet ve mafiretini, Habîb-i Ekrem'ine itaat artna balam olduunu oyle beyân etmektedir:
"(Rasûlum!) De ki: Eer Allâh' seviyorsanz bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve gunahlarnz balasn" (Âl-i mrân, 31)