Mizâh, bilgi ve zekâ keskinlii ile kark, edebî bir ifâde yoludur. Onun sermâyesi aka ve nükte sûretinde ince alay, tenkîd, takdîr ederek tekdîr ve tenkîd ifâde eden övme ve elencedir. Kelime karl latîfe veyâ nükte olan fkrann edebî bir kymeti, yâni letâfeti olduu kadar zarâfeti de olmas lâzmdr. Latîfeler hoa gidecek ve ekseriyâ gülünecek sözlerdir. Fakat bunlarn içinde hikmet düstûru saylacak pek çok yüksek söz, ibret dersi ve alnacak hisse vardr.
Öteden beri her kavmin edebiyatç ve hikmet sâhibi kimseleri, ciddî bir dille anlatlamayacak hikmet ve öütleri, bâzen alay ve mizâh sûretinde fkralarla halka telkine, bu yolla ahlâk süslemeye ve gâfilleri uyarmaya gayret etmilerdir. Bu sebeple latîfeler hem gönülleri enlendirme vesîlesi olmas, hem de ibret almay, hakîkatleri örenmeyi salamas yönüyle elencelerin faydal ksmndandr. Osmanllar devrinde de hiciv ve latîfe yaygnd. Nüktedanlk, bir edebî sâha olarak devlet adamlarndan ulemâya kadar her kesim içinde, her kademede yer bulmutur. nsanlar, kendilerini edebî bir üslûb ile tenkîd edene kar, kabalkla cevap vermeyi âdetâ edep d kabul ettiklerinden, ya o anda ya da zaman geldiinde latîfe ile cevâb vermeyi yine bir edep ölçüsü kabul etmilerdir. Osmanl târihinden seçtiimiz, padiahlardan sadrazamlara, vezirlerden paalara, ulemadan sradan bir Osmanl vatandana kadar her kademeden Osmanl insannn ince ve kvrak zeka ürünü olan bu fkra ve nükteleri okurken neeleneceiniz, ayn zamanda da ibret alacanz kanâatindeyiz.