Bir zamanlar bo¿ gezmeyi i¿ yapmaktan çok seven üç arkada¿ varm¿¿. Bugünden yar¿na geçinmek, gittikleri yerlerin birinden yüz bulsalar, be¿inden kovulmak canlar¿na tak demi¿. Al¿n teriyle kazan¿p gönül rahatl¿¿¿yla yemeyi de gözlerine kestiremezlermi¿, çünkü elleri i¿e yatk¿n de¿ilmi¿. Bir gün, uzun bir yolculuktan sonra, yüksekçe bir tepede oturup a¿a¿¿daki ovada yay¿lan büyük bir ¿ehre garip garip bakarlar, acaba bu bilmedi¿imiz yerde nas¿l kar¿¿lanaca¿¿z, diye ac¿ ac¿ dü¿ünürlerken, içlerinden birinin akl¿na yaman bir fikir gelmi¿, hemen yerinden f¿rlay¿p:
-Gelin benimle beraber, bu ¿ehirde s¿rça kö¿k yapal¿m; ömrümüzün sonuna kadar bolluk içinde, rahat ya¿ar¿z!- demi¿.
Ötekiler:
-Bu s¿rça kö¿k de nedir?- diye sormu¿lar, beriki:
-Durmay¿n, vakit kaybetmeyelim, yolda anlat¿r¿m!- diye onlar¿ pe¿ine takm¿¿, bay¿rdan a¿a¿¿ ku¿ gibi h¿zla inmeye ba¿lam¿¿lar.
Eleba¿¿ yolda üç be¿ sözle arkada¿lar¿na ¿ehire var¿nca nas¿l davranacaklar¿n¿ ö¿retmi¿.
¿ndikleri ¿ehir, o memleketin ba¿¿ehri imi¿. Bu memlekette bütün millet çal¿¿¿r, herkes elinden gelen i¿i yapar, kendi ba¿¿na buyruk, beyler gibi ya¿arm¿¿. Tarlalarda, dükkanlarda insanlar ar¿ gibi çal¿¿¿r, kazanan kazanamayana destek olur, mal¿n¿ lüzumuna göre ba¿kas¿yla de¿i¿ir, kavgas¿z dövü¿süz, efendisiz u¿aks¿z, ömrünün sonunu bulurmu¿. Gündelik i¿lerini gördürmek, nizalar¿n¿ yat¿¿t¿rmak için aralar¿ndan seçtikleri adamlar hem¿erilerine hizmet etmekten ba¿ka ¿ey dü¿ünmez, zorbal¿¿¿ ak¿llar¿ndan bile geçirmezlermi¿.